Yunus Emre Enstitüsü, yolsuzluk iddiaları ve üst düzey yöneticilerin istifaları ile gündemde. Eski başkan Şeref Ateş'in Almanya'ya kaçışı dikkat çekiyor. Enstitü'nün mali durumu sorgulanıyor.
Yunus Emre Enstitüsü, yıllar önce Kültür Bakanlığı’na bağlı olarak “İtibarımızı yükseltsin ve yabancılara Türkçe öğretsin” amacıyla kurulmuştu. Ancak, son günlerde yaşanan gelişmeler, Enstitü'nün itibarını zedelemiş durumda. İki önemli yöneticinin istifası ve sekiz yöneticinin yolsuzluk iddiaları nedeniyle tutuklanması, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Enstitü’nün son başkanı Şeref Ateş’in, hakkında arama kararı çıkınca Almanya’ya kaçtığı bilgisi, durumu daha da karmaşık hale getirdi.
Yunus Emre Enstitüsü'nde, 2020-2023 yılları arasında yaklaşık 20 milyon Euro’luk sahte fatura vurgunu olduğu iddia ediliyor. Bu durum, Enstitü’nün 66 ülkede 92 ofisi olduğu bilgisiyle birleşince, mali durumun sorgulanmasına neden oldu. Yolsuzluk iddiaları, Enstitü’nün itibarını ciddi şekilde zedeledi. Ayrıca, eski başkan Şeref Ateş’in, Almanya’ya kaçarken “Kırmızı Alman pasaportu” kullanması dikkat çekti. Bu durum, Ateş’in çifte vatandaşlık hakkına sahip olduğunu gösteriyor.
Yurt dışında para taşırken yakalanan iki çalışanın, Türkiye’de tutuklanan sekiz kişi arasında olduğu belirtiliyor. Bu durum, Enstitü’nün iç yapısında ciddi bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Yolsuzluk iddiaları ve tutuklamalar, Enstitü’nün geleceği hakkında soru işaretleri oluşturuyor. Almanya’da bulunan Ateş’in, Köln’de tedavi için bulunduğu iddia edilse de, çalışanlar onun ağır bir rahatsızlığı olmadığını belirtiyor.
Yunus Emre Enstitüsü’nün Almanya ayağında ilginç bilgiler ortaya çıktı. İki yıl önce, Ankara’dan 240 bin Euro’yu aşkın parayı çantalarla Köln’e getiren iki vakıf çalışanı yakalandı. Bu durum, Enstitü’nün mali işlemlerinin ne kadar şeffaf olduğunu sorgulatıyor. Almanya’ya nakit para taşınması yasak olmasına rağmen, bu tür işlemlerin nasıl gerçekleştirildiği merak konusu. Ayrıca, Ankara’dan gönderilen paraların miktarı ve dağıtım şekli belirsizliğini koruyor.
Yunus Emre Enstitüsü’nün çalışanlarının yarısının Ankara’dan atandığı ve diplomat statüsü verildiği öğrenildi. Gri pasaportlu bu kişilerin maaşları Ankara’dan ödeniyor. Enstitü’nün gelirinin olmaması, ülke kaynaklarının harcandığını gösteriyor. Bu durum, Enstitü’nün mali sürdürülebilirliğini tehlikeye atıyor. Yurt dışındaki faaliyetlerin denetimi ve şeffaflığı, kamuoyunun dikkatini çekiyor.
Firari eski başkan Şeref Ateş’in avukatı, “Kendisi Haziran 2024’te görevden alındı ama aynı ay ona teşekkür plaketi verilmişti” diyerek Ateş’i savundu. Ateş’in malvarlığı, Ankara’da iki müstakil dubleks, Almanya’da iki işyeri ve iki müstakil ev ile birlikte bir araç ve çeşitli gayrimenkullerden oluşuyor. Bu durum, Ateş’in mali durumunun sorgulanmasına neden oluyor. Ayrıca, avukatın açıklamaları, Enstitü içindeki güç mücadelelerini gözler önüne seriyor.
Bir yetkili, “Suçlanan eski Başkan Şeref Ateş ancak parayı götürenler yurt içinde. Her şeyi ona yıkmaya çalışıyorlar” şeklinde bir yorumda bulundu. Bu durum, Enstitü içindeki çatışmaların ve yolsuzluk iddialarının daha da derinleşmesine yol açıyor. Enstitü’nün geleceği ve itibarının nasıl korunacağı, kamuoyunun merak ettiği bir diğer konu olarak öne çıkıyor.